29 Haziran 2019 Cumartesi

Kadın



Yardım ederek ölümsüzleştiğimizi fark eden oldu mu?

Her gün oradan geçerken görmeye ne kadar özen gösteriyoruz?

Akıl kolay.

Para. Güç. Sıralanır bunlar böyle. Kötü olmaya da gerek yok tersine sahip olmak için.

Almak bir seçimdir.

Kan çanağı olmuş kalbi görmek için, gözleri görmek şart mı?

Vermek sahiplenilmiş bir içgüdüdür.

Çay makinesini temizlerken, kalbinin yırtıla yırtıla ağladığını duymak için ses çıkarması gerekmiyor Semra Hanım’ın.

-Peki neyle geçiniyorsunuz? Size destek olan bir aileniz, yakınlarınız var mı?

-Düşenin dostu olur mu Zeynep Hanım?

Tertemiz, demir gibi, buz gibi suların üstünde yalnız, her bir kemiği çatır çatır kırıldığı halde, bembeyaz, efil efil gömleği ile ağzı burnu kan içinde, dimdik dikilen, özgürlük heykeli gibi asil, sakin… Semra hanım… çay makinesini usul usul temizliyor.

Hepimizin o çok önemli toplantılarda önemsizce içtiği çay bardaklarını durulayarak, özenle bulaşık makinesine yerleştiriyor. Sıkı sıkı ovuyor ruj ve kahve lekelerini.  Yöneticilerin istediği meyve tabağını hazırlarken, keskin keskin bakıyor bıçağa. Bileklerini elmayı doğradığı gibi maharetle tek celsede doğrayabilir. Sızı dolu, ağrı dolu, çaresizlikten duyarsızlaşmış kalbini sımsıkı kilitliyor yaptığı işle.

Ağrıyı emekle uyuşturanlardan.

Susuyor. Çalışıyor. Direniyor.

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi 3. sınıf otomotiv mühendisliğinde okuyor bir oğlu. Diğeri de Marmara Üniversitesi elektrik bölümü 1. sınıf öğrencisi.

Yanında uyurken saçlarını uzaktan kokladığı, büyük oğlu ile yan yana yürürken uzaktan onları izlerken benzerliklerinden kalbinin genişlediği, geçmişini sahip çıkmışlığında temizlediği, başlangıcı ve sonu bellediği…1 gecede geçirdiği beyin kanamasından bedenine hapsolmuş, duyan gören ama felcin zindanında tek bir hareket ve kelam edemeyen ciğeri, kalbi, herşeyi..eşi.

-Anne yapabilmemiz lazım.

-Yaparız kızım. Konuşurum ben.

-Ama hemen yapabilir miyiz? Annecim olur mu ki Erkan’la Aygün’e? Bir şey bulsak, Allah’ ım bir şey bulsak?

-Aradım kızım. Nur Abla’na şartlı miras kalmış. Arkadaşı tüm mirasını ihtiyacı olan, okumak isteyen gençlere yönetimi Nur Ablan’da olmak kaydı ile bırakmış. Erkan’la Aygün’ü ekler misin ödeme listesine dedim, tek bir soru sormadı, hemen ekleyelim dedi.

Böyle oldu.

Kadının diğer kadına duyduğu bir hisle başladı.

Kadının diğer kadına duyduğu hisle, merhametle, onun adına kendinde hissettiği güçle, karşılıksız dirençle başlayacağını düşünüyorum ölümsüzlüğün.

Aşk değil.

Tutku değil.

Merhamet değil.

Akıl değil.

Bir kadının diğer kadına yardım etmesi ölümle barıştıracak insanlığı.

Her nasıl doğum saplanıyorsa rahmimizdeki halihazır ölüme.

....................................................................................................................


Parktaki cimlerin üzerine oturmuş, oynayan, mutlu çocuklarımızı seyrediyorduk.

Birbirinden güzel üç kadın susmuş, çok konuşmamış, birimizin getirdiği demli çayı akşam ezanından sonra ağır ağır yudumluyor, çocuklarımıza…aslında uzaklara bakan gözlerimizle, bağdaş kurmuş dizlerimizin birbirine değdiği yerden var olduğumuzu sonsuz güçle hissedip, konuşmayarak, dinlenerek, birbirimizin sessiz hareketlerinde birbirimizi gözlerimizle onaylayarak….havadan sudan…konuşmuyorduk.

Yorulduğumu söylemiştim.

Peki duygular nerede demiştim. Bazı şarkılar dinledim bugün. Değdi.

Değmeyi özledim demiştim. Çok açıklamadan.

Tutuşmayı değil.

Değmeyi özledim.

Ertesi gün cumaydı.

Gece 11 sularında eve döndüğümde üç haftadır saatlerimi yiyecek diye içimde büyüttüğüm, kadınlığımdan şüphelendiğim, kafamın arkasında biriktirdiğim milyonca ütüsüz gömlek, pantolon, elbise, Yiğit kıyafeti, kırışsız, tek celsede ütülü, yatağımın üzerinde, tüm dolaplarımda saçları örülmüş, tertemiz okul kıyafeti ile beni bekliyordu.

Hepsine şaşkın uzun uzun baktım.

Teker teker özenle mücevherler gibi askıya astım.

En az altı saat, Allah’ın sıcağında, sırf “yoruldum” lafımı hafifletmek, sırf “yorulduğumu” önemsediği için zamanını, terini, orada olmayı bana koşulsuz, sevdiği için, kendince vermeyi dilemiş Ayşe’yi sevdim her bir askıya astığım eşyada.

Korunmuş hissettim.

Biri bana en gerçek yerinden değdiği için.