Yardım ederek
ölümsüzleştiğimizi fark eden oldu mu?
Her gün oradan
geçerken görmeye ne kadar özen gösteriyoruz?
Akıl kolay.
Para. Güç.
Sıralanır bunlar böyle. Kötü olmaya da gerek yok tersine sahip olmak için.
Almak bir
seçimdir.
Kan çanağı olmuş kalbi
görmek için, gözleri görmek şart mı?
Vermek sahiplenilmiş bir içgüdüdür.
Çay makinesini
temizlerken, kalbinin yırtıla yırtıla ağladığını duymak için ses çıkarması
gerekmiyor Semra Hanım’ın.
-Peki neyle
geçiniyorsunuz? Size destek olan bir aileniz, yakınlarınız var mı?
-Düşenin dostu
olur mu Zeynep Hanım?
Tertemiz, demir
gibi, buz gibi suların üstünde yalnız, her bir kemiği çatır çatır kırıldığı
halde, bembeyaz, efil efil gömleği ile ağzı burnu kan içinde, dimdik dikilen,
özgürlük heykeli gibi asil, sakin… Semra hanım… çay makinesini usul usul
temizliyor.
Hepimizin o çok
önemli toplantılarda önemsizce içtiği çay bardaklarını durulayarak, özenle
bulaşık makinesine yerleştiriyor. Sıkı sıkı ovuyor ruj ve kahve
lekelerini. Yöneticilerin istediği meyve
tabağını hazırlarken, keskin keskin bakıyor bıçağa. Bileklerini elmayı doğradığı
gibi maharetle tek celsede doğrayabilir. Sızı dolu, ağrı dolu, çaresizlikten
duyarsızlaşmış kalbini sımsıkı kilitliyor yaptığı işle.
Ağrıyı emekle
uyuşturanlardan.
Susuyor.
Çalışıyor. Direniyor.
Sivas Cumhuriyet
Üniversitesi 3. sınıf otomotiv mühendisliğinde okuyor bir oğlu. Diğeri de
Marmara Üniversitesi elektrik bölümü 1. sınıf öğrencisi.
Yanında uyurken
saçlarını uzaktan kokladığı, büyük oğlu ile yan yana yürürken uzaktan onları
izlerken benzerliklerinden kalbinin genişlediği, geçmişini sahip çıkmışlığında
temizlediği, başlangıcı ve sonu bellediği…1 gecede geçirdiği beyin kanamasından
bedenine hapsolmuş, duyan gören ama felcin zindanında tek bir hareket ve kelam
edemeyen ciğeri, kalbi, herşeyi..eşi.
-Anne
yapabilmemiz lazım.
-Yaparız kızım.
Konuşurum ben.
-Ama hemen yapabilir
miyiz? Annecim olur mu ki Erkan’la Aygün’e? Bir şey bulsak, Allah’ ım bir şey
bulsak?
-Aradım kızım.
Nur Abla’na şartlı miras kalmış. Arkadaşı tüm mirasını ihtiyacı olan, okumak isteyen
gençlere yönetimi Nur Ablan’da olmak kaydı ile bırakmış. Erkan’la Aygün’ü ekler
misin ödeme listesine dedim, tek bir soru sormadı, hemen ekleyelim dedi.
Böyle oldu.
Kadının diğer kadına
duyduğu bir hisle başladı.
Kadının diğer
kadına duyduğu hisle, merhametle, onun adına kendinde hissettiği güçle,
karşılıksız dirençle başlayacağını düşünüyorum ölümsüzlüğün.
Aşk değil.
Tutku değil.
Merhamet değil.
Akıl değil.
Bir kadının diğer
kadına yardım etmesi ölümle barıştıracak insanlığı.
Her nasıl doğum saplanıyorsa
rahmimizdeki halihazır ölüme.
....................................................................................................................
....................................................................................................................
Parktaki cimlerin
üzerine oturmuş, oynayan, mutlu çocuklarımızı seyrediyorduk.
Birbirinden güzel
üç kadın susmuş, çok konuşmamış, birimizin getirdiği demli çayı akşam ezanından
sonra ağır ağır yudumluyor, çocuklarımıza…aslında uzaklara bakan gözlerimizle,
bağdaş kurmuş dizlerimizin birbirine değdiği yerden var olduğumuzu sonsuz güçle
hissedip, konuşmayarak, dinlenerek, birbirimizin sessiz hareketlerinde
birbirimizi gözlerimizle onaylayarak….havadan sudan…konuşmuyorduk.
Yorulduğumu
söylemiştim.
Peki duygular
nerede demiştim. Bazı şarkılar dinledim bugün. Değdi.
Değmeyi özledim
demiştim. Çok açıklamadan.
Tutuşmayı değil.
Değmeyi özledim.
Ertesi gün
cumaydı.
Gece 11 sularında
eve döndüğümde üç haftadır saatlerimi yiyecek diye içimde büyüttüğüm, kadınlığımdan
şüphelendiğim, kafamın arkasında biriktirdiğim milyonca ütüsüz gömlek, pantolon,
elbise, Yiğit kıyafeti, kırışsız, tek celsede ütülü, yatağımın üzerinde, tüm
dolaplarımda saçları örülmüş, tertemiz okul kıyafeti ile beni bekliyordu.
Hepsine şaşkın
uzun uzun baktım.
Teker teker
özenle mücevherler gibi askıya astım.
En az altı saat, Allah’ın
sıcağında, sırf “yoruldum” lafımı hafifletmek, sırf “yorulduğumu” önemsediği için zamanını, terini, orada olmayı bana koşulsuz, sevdiği için,
kendince vermeyi dilemiş Ayşe’yi sevdim her bir askıya astığım eşyada.
Korunmuş
hissettim.
Biri bana en
gerçek yerinden değdiği için.
Ah benim gül yürekli kızım.. O içindeki sıcaklık, temizlik, teşekkürü, minneti pınar gibi akıtan samimiyet.. Kalemine dökülen incelik, zerafet ve en önemlisi derin merhamet.. Çok haklısın bu dünyada insanlık biraz olsun yola alıyorsa işte senin gibiler sayesinde..
YanıtlaSil