17 Nisan 2020 Cuma

Cennet hakikaten o kadar yukarıda ve sonra mıdır?


Yazıyı yazarken utanmamaya karar verdim.

Çünkü şu an henüz sağlıklıyım.

Hiç bir yakınımı kaybetmedim.

Cehennem, kulaklarım ve gözlerimde kaldı.

Henüz gerçek içre yanmadım.

Gelirim var, daha önemlisi işimden çokça razıyım.

Çocuğum ve ailem, içeride sakin...sağlıklı…birlikte.

……..

Endişem…şöyle ayağa kalkıyor! Tori Amos...Sirens!

Korkuyorum. 
…….

-Ay ben niye şunu yapamıyorum! Öyle olması lazımdı da böyle oldu! Ay çatlıycam, böyle yapamıyorum, bak hazır vaktim var şöyle yapiim.

-Kuşum!
-He!

-Odağımız sağlıklı kalmak ve stresi aza indirecek şekilde bu günleri geçirmeye odaklanmak. Yıllardır yapamadıklarımızı bu pandemi dönemine sığdıramayız…relax..zorlama...

Bazılarının notası yok.
Dahi…yapamayanı..yapan değil miydi?

Onlar benim hayatımda var.
Şimdi cennet buradan başlamıyor mu?

…....

Kapitalizmin sikip attığı hızlı, kanıtlanabilir, diplomatik ve gerekirse cadaloz hayatlarımızda,

Pek tabii oyunu kurallara uygun oynarken, (bi de hala buna hayret edip kendini zeki sananlar var)

Geri planda,

Varoluşun zeka ve ruhuna susamış adelelerimizin,

Birbiri ile karşılaşmışlığından çekinen,

Kendini mesafesinde, var olduğu yer ile hala tanımlayanlar var.

…..

Dip, ve bence bir tanımı ile de covid olabilir,

Yoksunluğu,

Basitçe aslında çokça kıymetli bir yoksunluğu,

Yani nefes alma zorluğunu beynimize zerkettiği için,

Dikildiğimiz yerde,

Aslında neye sahip olduğumuzu,

Yani cennet ve cehennemi,

Burnumuzun köküne kadar sokuyor.

Şimdi cenneti anlayamayanın,

Sanırım, yarın soluk alamazken tutunacağı bir şeyi olmayacak.

…….

Bu nedenle;

Annem sabah kahvaltısı hazırlamak için sabahın köründe kalktığında yüzünü yıkarken duyduğum su sesi,

Ananemin çamaşırlarımızı katlarken kendi kendine ettiği küfürlerin ritmi,

Oğlum arka odada kocamın göğsünde uyurken ikisinden çıkan eğri büğrü horultular,

Bu horultuların cennetsel kokuları,

Dostlarımın çıplacık endişe, korku ve sonunda bilge ve taze neşeleri,

Hala bir soruya cevap olabilmek,

Suçlu suçlu güneşin batışını izlerken hala bir etle, ruhla dolabildiğime şükredebilmek,

Sonunda oğluma varabilmek,

Elimi uzattığım yerde doyumlu bir etle, ruhla, naiflik ve merhametle, güç ve neşe ile karşılaşabilmek,

Başlı başına yiyebilmek ve besleyebilmek örneğin,

Her neyse o, evde olabilmek.
…….

Peki cennet nerededir?
Hakikaten o kadar yukarıda ve sonra mıdır?
….

Görünen o ki,

Hikayenin bir yerinde, ne kadar şanslı olsak da, sandığımızdan yakın bir zamanda ciddi bir nefes darlığı çekebiliriz.

İşte o zaman bu cevabı hatırlayıp,  var gücümle tutunabilmek dileği ile…