Günaydın.
Uyandığında izlemeyi sevdiklerim oldu.
Şanslıyım.
Her bir aşka, annem dahil…baktım.
Yiğit’in uzun…simsiyah kirpikleri yanaklarını gölgelerken…
Kıvrık…yukarı kaşına değdi..değecek…
Muhteşem kokulu bir nefes…
Minik bir burundan geniş açıda dağılarak simsiyah kirpikleri
yalayan bir rüzgarın yukarı kıvırdığı kirpikler…
Ben bunların gerçek olduğunu hissetmek için hala
dudaklarımın arasına alıyorum.
Memo’da Yiit’de bu tuhaf kontrole alışkın.
Sevdiğim bir mahallelim astrologtu.
Mahallemdeki mucizeyi tek değil çok sefer ben gördüm. Kaç kişi mahallesine dikkat
kesiliyor bilmem,bence kesilmek lazım:
Dedi ki:
Memo…önceki hayatında da oradaymış.
Bu işaret seyrek.
Ruh eşisiniz.
Memo…
Izdırabı hiç bir yük olmaksızın varlığımın bazı ilmiklerinde
doğaçlama orada. Ben bir şey yapmadım.
Tüm acılarımın ötesiydi.
Benim babam bir şekil yoktu.
Onun babasının beyni ayaklarının arasından akmıştı.
Ben iki yıl sokağa çıkmamıştım.
O iki yıl yataktan çıkmamıştı.
Ben okuldan sonra tezgahtarlık yapmıştım….Unutmak…düşünmemek
için.
O okuldan sonra muavinlik yapmıştı. Bilgisayar alabilmek
için.
O yurtdışında yüksek lisans kazanmıştı. Ablası kanser olduğu
için her şeyi iptal edip, ona bakmak için Kahramanmaraş’a taşındı ve saçlarını
O’a vurdu.
Ben de yurtdışında yüksek lisans kazanmıştım. Babam iflas
ettiği için beni bavulumu topladığım son gün gönderemeyeceğini açıkladı.
Bilet parası bile yoktu.
O zamanki erkek arkadaşım gitti.
Ben kaldım. O’ra vurduğum bayağı birşey oldu…somutlaşmasa da
saçlarımda.
Ben bir şarkı söyledim.
Memo duydu.
Bi tek bu oldu aslında…inanmanın mümkün olmadığı bir şekilde.
Memo bilmiyorum neden peşimden İstanbul’a geldi.
Netti.
İlk telefon konuşmamızdan 6 ay sonra benimle evlendi.
İstememem bariyer değildi.
Telefon açmamam, kaçmam, ağlamam….
Son günden bir önceki gün Sevgi ile nasıl kaçabileceğimi
planlıyordum.
Annem…”Mehmet çok iyi biri, sakın sapıtma! ” dedi kesin, net
bi şekilde.
Evlendim.
Bayağı güzel bir gelindim bence.Kürtçe “eri” bile dedim
gözünün içine bakarak evlilik memurunun.
……………………………….
Tüm nedensiz ağlamalarımda oradaydı.
Neden bilmiyorum etimi sevdi.
Öyle kıvır kıvır ve çok havalıyken değil.
Etken..kokuyken…oradayken…her ne isem…
Yeşil yeşil kusarken…çok zavallı bir halimde…hayatımda
gördüğüm en gerçek,samimi, endişe eden gözler ile bana baktığı yerde.
Kokladı….ve etimi sevdi.
İlkelsek, böyle diyebiliriz.
Ben de çok sevdim onun etini.
Eti öğrenmeyi kimse bilmeyebilir…
Çokça kokladım.
Saçının kökünü..
Burnunun bittiği yerin kıvrımını…
Göğsündeki her bir bukleyi…
Sımcıcak ellerini, mükemmel olan veya olmayan tırnak
diplerini…
Uyurken ağız kokusunu.
Çokça…bayağı bir izledim.
İlkel ve temizdi.
Çokça da IQ yüklüydü. Hikayesinin sonu götünün ucu ile
mühendisti. O yokluğun içinden.
Her şeyin dışında benimle birleşiyordu.
Gözümün içine bakarak…
İlkelce…tüm ihtiyacıyla…özlemiyle..vahşiliğiyle…
Ama yine de tümden kendinden geçmeyerek…sımsıcak ellerimi
tutarak…en ufak bir sesimde geri çekilerek…küçücük bir kızı kollayarak.
............
Bu şu!
Bu cenneti yine bu hayatımda bile geri veremessem….????