Yazıyı yazarken
utanmamaya karar verdim.
Çünkü şu an henüz
sağlıklıyım.
Hiç bir yakınımı
kaybetmedim.
Cehennem, kulaklarım
ve gözlerimde kaldı.
Henüz gerçek içre
yanmadım.
Gelirim var, daha
önemlisi işimden çokça razıyım.
Çocuğum ve ailem,
içeride sakin...sağlıklı…birlikte.
……..
Endişem…şöyle ayağa
kalkıyor! Tori Amos...Sirens!
Korkuyorum.
…….
-Ay ben niye şunu
yapamıyorum! Öyle olması lazımdı da böyle oldu! Ay çatlıycam, böyle yapamıyorum,
bak hazır vaktim var şöyle yapiim.
-Kuşum!
-He!
-Odağımız sağlıklı
kalmak ve stresi aza indirecek şekilde bu günleri geçirmeye odaklanmak.
Yıllardır yapamadıklarımızı bu pandemi dönemine sığdıramayız…relax..zorlama...
Bazılarının notası
yok.
Dahi…yapamayanı..yapan
değil miydi?
Onlar benim hayatımda
var.
Şimdi cennet buradan
başlamıyor mu?
…....
Kapitalizmin sikip
attığı hızlı, kanıtlanabilir, diplomatik ve gerekirse cadaloz hayatlarımızda,
Pek tabii oyunu
kurallara uygun oynarken, (bi de hala buna hayret edip kendini zeki sananlar
var)
Geri planda,
Varoluşun zeka ve
ruhuna susamış adelelerimizin,
Birbiri ile
karşılaşmışlığından çekinen,
Kendini mesafesinde,
var olduğu yer ile hala tanımlayanlar var.
…..
Dip, ve bence bir
tanımı ile de covid olabilir,
Yoksunluğu,
Basitçe aslında çokça
kıymetli bir yoksunluğu,
Yani nefes alma
zorluğunu beynimize zerkettiği için,
Dikildiğimiz yerde,
Aslında neye sahip
olduğumuzu,
Yani cennet ve
cehennemi,
Burnumuzun köküne
kadar sokuyor.
Şimdi cenneti
anlayamayanın,
Sanırım, yarın soluk
alamazken tutunacağı bir şeyi olmayacak.
…….
Bu nedenle;
Annem sabah kahvaltısı
hazırlamak için sabahın köründe kalktığında yüzünü yıkarken duyduğum su sesi,
Ananemin çamaşırlarımızı
katlarken kendi kendine ettiği küfürlerin ritmi,
Oğlum arka odada
kocamın göğsünde uyurken ikisinden çıkan eğri büğrü horultular,
Bu horultuların
cennetsel kokuları,
Dostlarımın çıplacık
endişe, korku ve sonunda bilge ve taze neşeleri,
Hala bir soruya cevap
olabilmek,
Suçlu suçlu güneşin
batışını izlerken hala bir etle, ruhla dolabildiğime şükredebilmek,
Sonunda oğluma varabilmek,
Elimi uzattığım yerde
doyumlu bir etle, ruhla, naiflik ve merhametle, güç ve neşe ile karşılaşabilmek,
Başlı başına yiyebilmek
ve besleyebilmek örneğin,
Her neyse o, evde
olabilmek.
…….
Peki cennet nerededir?
Hakikaten o kadar
yukarıda ve sonra mıdır?
….
Görünen o ki,
Hikayenin bir yerinde,
ne kadar şanslı olsak da, sandığımızdan yakın bir zamanda ciddi bir nefes
darlığı çekebiliriz.
İşte o zaman bu cevabı hatırlayıp, var gücümle tutunabilmek
dileği ile…
Cennet aslinda hic o kadar da yukarida degil. İcimizde, gorebilen gozlerimizde, hissedebilen kalbimizde. Cok guzel yazmissin kizim.
YanıtlaSil