Ge-çiş-tir-me!
Lütfen.
Koşarken, birer birer
yerine hızlıca koyup, diğerine yönelirken…
Ev, iş, çocuk, sağlık, türlü
“meli malı” ların gerçek ve azımsanmayacak kutucuklarının arasında cilaladığın
fiziksel, ruhsal ve düşünsel adelelerin,
On aslan gücündeyken…
Canımsın, elbette yerinde
ve elinden geldiğiylesin.
Velev ki,
Bu kendinde bildiğin gündelik
kuvvetli akış,
Tümü için, dipte titreştiğini
değiştirmeyecek.
Değerli babam
Nietszche’yle haddinden fazla zorlanarak büyütülmüş zihnimde çok kıymetli bir
insanüstü lafı asılı durur.
“Gönlünün başkaları için
tehi gibi aktığı zamanlara dikkat et, varoluşun ve aslının özü budur”
………………..
Sen açlık sınırında yaşa,
yerim senin Niçe’ ni diyenlerle 20’li yaşlarımda biraz vakit geçirdim.
Çocuk topladım sokaktan.
Aslında sokağa düşmek
isteyen ruhumun neyle karşılaşacağını, korunaklı bir yerden anlamak isteyen az
cesur, okumuş, güya sosyal sorumlu bilimcisiyle.
Gecenin ikisinde,
Taksim’deki arka sokaklardaki büyük çöp kutularını açtım.
Dibinden 7-10 yaş arası
kız çocukları çıktı.
Asla yatakhaneye
götüremeyeceğin, asla o çöpten çıkaramayacağın.
Senin güler yüzlü, tatlı,
okumuş, bok püsür yüzüne inanmamayı daha 7’sinde öğrenmiş,
Tacize uğramamak için,
üst üste çöp kutusunda yatmayı kendine yaşamanın birinci kuralı edinmiş, gerçek, zifir gözlü kız çocukları…
Çektiği balinin kafasını
uyuşturduğu, sonra da yaktığı sigaradan boynu alev almış, birinci derece
yanıklarını eşofmanın yakası ile kapayan 10-12 yaşlarındaki erkek çocukları…
Bir gece 3’te biten sokak
çalışması…
Sen yanımda olursan,
utanırlar (erkek olan çocuklar), karşı koyamazlar, yatakhaneye daha kolay
toplarız demişti.
Geriden izliyordu.
Hakikaten, uyuşturucu
almış bir ruhu zapt etmek alışılmışın dışında bir tezahür gerektirebilirmiş.
20’ li bir cesurdum.
Doğrudan yanlarına
gidiyor, tüm şirinliğimi kullanıyor ve yatakhaneye ikna ediyordum.
Gerisi fiziksel bir zapt
etme.
Ama en azından gece yatakhaneydi. Güvenli, en
azından korunaklı diye düşünüyordum.
O geriden izleyen gözün,
gece dört civarı verdiğim canhıraşın berisinde göğsümü ellemenin anını
biriktirdiğini anlamam, daha doğrusu anlatılmam,
Bir kurşun gibi kaçmayı
öğretti bana,
Çöp kutusundan çıkarmaya
hiçbir şekilde ikna edemediğim o zifir gözlü üst üste yatan kız çocukları gibi.
İçinde uyuyacak bir evim
olmasına o gece şükretmeye söz verdim.
Sürdü yani, ben bir şey
yapmadım,
İçinde yaşadığım evde
uyanmak ve şükretmek için.
Ge-çiş-tir-me!
Lütfen.
“Gönlünün başkaları için
tehi gibi aktığı zamanlara dikkat et, varoluşun ve aslının özü budur”
Kalemin hic susmasin. Biriktirdigin onca seyi damitip damitip aciga cikarman iste boyle olacak.
YanıtlaSilHayatın acı ve gerçekleri. Kalemine
YanıtlaSilsağlık
Derin gözlü kızım, birgun kalemin o çocuklara baska bir hayat sunar belki.
YanıtlaSil