Sorunun cevabı ile ilgili 2.7 milyon sonuç geliyor google’da☺️
Beynimizdeki tüm salak kutuların arasında illa
bir bağ olacak.
Anam her şey ölüyor gıkımız çıkmıyor, ama bu
aşk ölünce, bi havalar bi havalar.
Kız evlilik hani kutsaldı?
Aman sonra da aşkı mı öldürdü?
Misal ben bayağı bir gezdim.
Ülke konusunda Semiha’nın eline kimse dökemez de,
insan gezmişlik konusunda kendi içimde bir itibarım olduğunu düşünüyorum.
Evlilik evde olmayı gerektiriyor.
Ama ev neresi ki?
Önce onun peşine düşmek gerekmiyor muydu?
………………………..
Sevmiyorum ben aşkı.
Hormon gerektiriyor.
Kendinin çok dışına çıkman, bir de bundan
büyülenmen gerekiyor.
Tüm doğal anlamların ötesinde bir şeyler
yükleyip duracaksın bir şeylere.
Bir de karşılıklı olursa…hof..yorucu.
İnsan ırkı arasında ise en iyi “benlik
öğreticisi”lerinden birisi.
Sınırların ötesi, içerisini anlamlandırmıyor
mu?
………………………….
“Bir bilene sor” soru grubuma danıştım.
Hay salak beeen, soru yanlışmış meğersem.
Sorunun aslı şuymuş: “Evlilik seksi öldürüyor
mu?”
İş cinselse illa bir romantiğe, aşka, evliliğe,
bişeye bağlıyorduk ya kültür olaraaaak! (trink triiink!)
“Yok bence evlilikle alakası yok. Hayat
şartları değişiyor. Yaş ilerliyor ve stres artıyor. Bunlar kafanı daha çok
meşgul ettiğinden, o şehvetler olmuyor maalesef. İşler kötü, patronla
tartıştım, piyasa bozuk, dolar çıktı…filan, bunlar hep yatakta patlıyor.”
“Valla benim kafamın meşguliyetinden ziyade
fiziksel yorgunluktan… Sadece uyumak istiyorum boş vakitte. Diğer yandan her
gün gördüğün birisi için yarın olsun diye erteleyebiliyorsun. Aslında enerjimi
özlüyorum her şeyde. Sadece seks değil. Tüm yaşam enerjimi.”
“Evliliğin ilk yıllarına haftada 2 oluyordu. Şu
an bazen ayda 1’e çıkabiliyor”
“Biz evlenmeden önce kaç yıl çıktık?”
“3,5 yıl.”
“E sen benden önce evlendin ya”
☺️
………..
Neyin ev olduğu hakkında bir fikir sahibi
oluyor mu da çok emin değilim insan evlenirken.
Biri baskın çıkıyor.
Bu, iki kişiden biri de olmayabiliyor bazen
ülkemizde.
Bazen de oraya varıveriyor ilişki.
Bazen oradan başlıyor.
………..
Biri ile yıllarca aynı metrekare içinde
olmanın tuhaflığını bir kere bile düşündürtmeyen bir kültümüz var.
Tabi ki sadece Türkiye’den bahsetmiyorum.
Bu konuda sazı elime aldığımda, konunun
vardığı yerde, değerli psikiyatristim Hakan Atalay'ın 25’lerimde sorduğu bir
soru aklıma geliyor.
“Yemekhanede masanın üzerinde sevişebiliyor
muyuz Zeynep?”
“Yok”
Çok zeki, sakin, konusunu bilen, bekleyen soru
işaretli gözler, komik bilinçli, aldırmaz bir gülümseme:
“Bağlanmanın elverişli olduğu bir mekan olmayacağı
konusunda hemfikiriz o zaman”
……
Seks, aşk, tutku bunlar çok güzel konular.
Ne de olsa hayvan olduğumuz için çiftleşmek
genlerimizde kodlu.
Güzel de şeyler de Allah için.
Yalnız bunların sürdürülebilirliği konusunda o
eminsizlik, o ölüme bağlama falan…
Hormonsuz çok çekilmiyor yani.
Güzelliklerini çok değiştirmese de.
……………
Sevebilmenin ciddi bir konforu olduğunu
düşünüyorum seks konusunda.
Yani hepimizin bildiği yukarı doğru çıkılan
bir yer var aslında konumuz seks 101 ise.
Ön şeyi ne ise,
Aslolana gelindiğinde, birlikte azar azar,
nefes nefese, ancak birlik olunduğunda yükselinebilen,
Yükseldikçe ilkelleşen, ilkelleştikçe
sadeleşen diyemeyeceğim ama özleşen, gürleşen, nefesleşen, kendine dönük ama o
olmaksızın da asla daha yükselmeyecek…
Bir tepe yerde de birlikte hücrelerine
ayrılmak…genleşmek…dinlencelere vesile olmak…
Düşüncenin hiç olmadığı bir alanı tarif etmek
de ne zor.
Sevebilmenin işte tüm bu düşüncesiz,
kontrolsüz alanlarda, müthiş sınır dışılarına şahit olmamı sağladığını keşfettim.
Sınırlarıma döndüğümde, dışarıda hissetmedim.
………….
Ölenle de ölünmüyor, onu diycektim aslında da uzadı bi an☺️
Hah işte onu bileydik ya "ölenle ölünmüyor" İşte bu kadarrr
YanıtlaSilaşk heyecan demek, elinin altında olunca heyecan da kalmıyordur haliyle. Aşk öldüğünde sevgi doğarsa güvenli limanda dinlenirsin bunun için de elli yaşını geçmek lazım.Sevgi mi alışkanlık mı diye sormamak en iyisi. Ha ellisinden sonra insan aslında en cok kendini sevdiğini fark ediyor. ����
YanıtlaSil